Monte Carlo’nun dedikleri…
Dünyanın en zor rallisi bence…
Dar dağ yolları, etrafı orman…
Orman yoksa da uçurum.
Asfalt, yaş mı, buzlu mu?..
Belli değil?..
Karla kaplı olsa, iş belli…
Ama, etrafı kar kendi değil?
Bu şartlar için üretilmiş lastik?
Yarıştıklarına göre var, ama?..
Bu ortamda ne yapar, kesin değil?
117 tane cesur adam ve…
Bir o kadar da yandaşı!!!
Bu anormâl şartlarda gazlayacak?..
Bu sadece bu gün değil, 83 yıldır böyle.
Yalnız bu yıl bazı farklar ortaya çıktı artık.
Polo R bu yıl gerçekten yarış aracı olmuş.
Karenaj, dodik, spoiler ve yol tutuş öyle diyor.
Branding işini de Red Bull sonunda oturtmuş.
Grafit füme zemin üstünde hırçın boğa hoş duruyor.
Loeb’ün ilk etaptaki şok saldırısını cesurca savuşturan…
Ogier’i kutlamak lâzım. O da 1. pilot olmayı hak etmiş.
İlk etabı geçen, geçebilen, ralli pilotluğunu hak etmiş desem?
Hiç mübalağa olmaz.
Baksana, Loeb bile son 1.5 dakikayı zor çıkarmış.
Meek R5’iyle, eski çılgın günlerinden uzak zaman yaparken…
Evans, olgun tavrını sürdürerek bana Burak Çukurova’yı anımsattı.
Merakla beklediğim Hyundai i20 wrc’lerde Neuville kendini geliştirip…
Önce Sordo’yu sonra, Ds3’leri geride bırakmayı başardı.
Hatta bana bu sürüş tarzıyla da Murat Bostancı’yı çağrıştırdı.
Tanak’ı R5’le izlerken, seneye neler yapabileceğini merak ettim doğrusu.
Bu arada etapların ne denli zorlu olduğunu, Loeb’ün yumuşak kazası ile,
daha iyi anlamış oldum. Adeta ağır çekim denecek kaza, O’na önce arka
sol süspansiyona, sonra ilk üçten kopmasına neden oldu.
Tepeye, ”Buralar bizim” edasıyla gelen Ds3 takımı, bu ummadığı gelişme
ile kendini ilk onun dışında buldu. Zaten Loeb’de ağlamaklıydı…
Seneye buraya gelmeyeceğini ima etti adeta şampiyon.
Şampiyon demişken…
“23” Delecour, Porsche 997 GT3 RS Cup’la resitâl verdi.
İleri yaşına rağmen kontrol neymiş?
Arkadan itiş buz üstünde nasıl gider’i gösterdi ve 23. oldu.
Max Vatanen R2 ile 34. olup, İstanbul hatıralarını tazeledi.
Çünkü geçen yaz gezmek için gelmişti… 34. mânâlıydı?
En iyi iki çekerli Renault Clio’yu Sias sürüp 29. bitirmeyi bildi.
Balkanlar ve Ortadoğu’dan en iyi dereceyi komşu Pavlidis Citroen’le yaptı.
Ve, genel klasmanda 62. oldu. Hemşerisi ve takımdaşı Serdaridis ise kaldı.
Yarıştaki tek Subaru kalıken..
Mitsubishi Evo X ile Monpet ancak 45. olabildi..
Ve bir devrin sonu geldi, bence.
Gelelim yarışın en çok göze batan ismine…
Evet… Robert Kubica’dan bahsedeceğim biraz.
Seyir zevkini top noktaya taşıyan, Fiesta R5’i yıldızlaştıran..
Rallileri eski şanlı günlerine taşıyan Polonyalı’dan…
Be adam!.. İnsan kuru asfaltta bile böyle gitmez?..
Sen kalk buzun karın üstünde, dağın başında, üç teker git?..
Valla izlerken ben korktum bu adamdan.
Zaten sonunda helikopter kazası gibi bir şey yaptı da rahatladı…
Malcolm Wilson’a Allah kolaylık versin. Ne diyeyim?..
Polonyalı belâsı Kubica ile bitse iyi…
Erc’de de Kajetanowicz fırtınası var.
Kubi gibi R5 süren Kajtan, tam bir kâbus.
Bu adamla aynı şampiyonada olmak kimse istemez, her hâlde…
Bakalım Kajtan’ı seneye Kubi’nin yerine monte edecek mi M-Sport?..
Merak ve heyecanla bekliyorum.
Gelelim iki Polişi yarıştıran artı güce!
Ana sponsor Lottos, her ikisinde de… Yok yok, şans oyunları markası değil.
Bizim, Opet, Petrol Ofisi, Türk Petrol gibi ulusal petrol şirketi.
Ama kendi bilincinde. Kaçak dövüşmüyor, çıkıp sporcusunu sahipleniyor.
Destekliyor. Bir de bize dönüp bakıyorum.
Burak Çukurova, Yağız Avcı, Fatih Kara, Yiğit Timur, Taner Şengezener..
Uğur Soylu ve diğer sporcularımız..
Sahipsiz ve sponsorsuz yola devam etmek için çabalıyorlar…
Hadi yerel petrol markalarından vaz geçtim…
İhracatımız $130 Milyar’ı aştı. Hiç mi reklama ihtiyacı olan babayiğit yok?
Üstelik de döviz kuru hızla yükselişe geçmişken?..
Neyse…
Gaza gelip sınırları aşmayayım.
Şartlar neyse günü yaşayalım.