Serkan Yazıcı ile VIP sohbet

26.09.2017 : 18.30 |TOSFED Başkanı Serkan Yazıcı ile WRC sonrası bir sohbet toplantısı gerçekleştirmek istiyordum. Kendisine ulaştığımda hazır değildi. Bu işe verdiğim önemi ısrarla hissettirince de kabul etti ve sonunda buluştuk.

Peş peşe gelen başarılardan sonra doğrusu Başkan’ı daha şevk içinde mutlu göreceğimi umuyordum… Ama realite pek de öyle değildi.

Soracağım soruların sıralaması, kafamda bir anda kayboldu ve…

Neler olduğunu zarifçe öğrenmeye çalıştım.

Başkanım hayırdır neler oluyor?

“Ben şurada tüm imkânlarımla faydalı işler yapmaya çalışıyorum. Ne yarışa meraklı çocuğum var, ne yeğenim, ne de yakınım… Bu işten bir menfaatim de yok. Göreve geldiğim gün ne odama girebildim, ne de koltuğuma oturabildim. İçerisi müfettiş doluydu ve Federasyon inceleniyordu. İlk 8 ay zarfında beş kuruş bütçe alamadım. Çok zor şartlarda işe başladık ve bu güne geldik. Gel gör ki, şu ortamda önüme engeller, tahkim kararları konuyor. Tüm iyi niyetime rağmen, bazı çevreler, beni ve sporu zora sokmak için her yolu deniyor.”

“Biz tahkim kararlarına elbette saygılıyım. Ama, kalkıp ‘Türk Sporuna Darbe’ başlığı atarlarsa, bu ağırıma gider. Ben hizmet için varım, ne darbesi yapacağım ki? Sadece bir pist yarışının yeri değişti diye kıyamet kopuyor. Kayıt paraları benden, nakliyesi benden, sporcu için değişen bir şey yok. Üç gün içinde önüme tahkim kararı geliyor? Bizim spora yakışır bir hızda. Ama… Gerekçeli karar ortada yok? Merak ediyorum ama yok. Avukatlarım konuyu takip ediyor.”

“Şunu herkes bilmeli ki ben kimsenin maaşlı elemanı değilim, gönüllüyüm. Ama Federasyonu da yok saymaları hiç hoşuma gitmiyor. Baştan deselerdi, ‘Bu pist bizim, ne istersek yaparız’ biz de ona göre yol çizerdik, çağırıldığımızda da yardımcı olurduk. İş birliği yapardık. Ortada bir mağduriyet edebiyatı var. Bu mağduriyeti yaratan kişi ben değilim. Bizim onlara uymamız bekleniyor. Bilinsin ki bizim de kendi planlarımız var ve bu spor için çalışıyoruz. Nasıl bir ortak nokta bulacağız emin ol bilemiyorum.”

“Haa… Şunu da söyleyeyim… Unutmamak lâzım ki karşımızda büyük yatırımlar yapmış, pistine para dökmüş, dünya standardında mücadele verip organizasyonlar yapmış ve yapacak olan bir kuruluş var. Bu mücadeleyi takdirle izliyoruz. Tek üzüntümüz, Türk sporu ve Federasyon olarak kendi organizasyonlarımızı orada göremememiz.”

Bu cümlelerin ardından Yazıcı, eski formuna ulaştı ve gözleri çakmak çakmak parlamaya başladı. Cep telefonunu çıkarıp, dost bildiği kişi ve kuruluşlara attığı mailleri bana tek tek okuttu.

“Doğruyu söyle Nurican, şu yazdıklarımda bir kusur, bir yanlış kelime veya cümle var mı?” dedi?.

Gözlerimle gördüğüm için, müsterihen yazabiliyorum. Mesajlarında hiçbir aşağılayıcı, küçümseyici unsura rastlamadım, gerçekten. Hatta, oldukça da mütevazı davranmıştı.

“Ben Federasyon olarak hizmet makamıyım. Bunun bilincinde çalışıyorum. Tüm iyi niyetimle çalışmama rağmen, şu olanlara bakar mısın?”

Başkan hızla lap-top’unu açıyor ve pist yönetimi tarafından yollanan sözleşme taslağını okutuyor bana. Özellikle bir satırı ısrarla iki, üç kere okutuyor. Ben de şaşkınlıkla okuyorum taslağı. Özetle taslak “Ben önceden bildirmeksizin istediğim sporcu ve yarış aracını pist dışına çıkarabilirim” diyor.

Yazıcı da bana; “Şimdi ben bunu nasıl imzalıyayım” deyip. Serzenişte bulunuyor…

“Ben hata yapınca özür dileyecek bir kişiyim. Bu yapımda var. Adam seçmem, dilerim. Fakat gelinen duruma bakarak artık enerjimi boşuna tüketmek istemiyorum. İş birliği yapabilseydik, F3 ve F4 Şampiyonaları düzenleyip, hem sporcu yetiştirecek, hem de dünyada pisti prestijli hale getirebilirdik” diyor.

Yazıcı’ya Başkanlığın bir özveri işi olduğunu hatırlatıp, bu titre talip olurken neler hayal ettiğini sordum?

“Nurican, ben yaşımı büyütüp 17 yaşında ehliyet aldım. İlk girdiğim yarışı da kazandım. Geri kalan 10 yıl zarfında bileğimi büken olmadı. Fakat, 27 yaşıma kadar kimse yüzüme bile bakmadı. TOSFED Başkanı olduktan sonra yaşadığım zorlukları genç sporcular yaşamasın diye, sporumuz genç değerler kazansın, yeni yetenekler ortaya çıksın diye ben bu makama talip oldum. İlk aşamada Ayhancan’ı kazandık. ‘Tosfed Yıldızını Arıyor’ finalinde de en az 5 yetenekli genci Türk sporuna kazandıracağız. Kötü mü yaptık yâni şimdi, söyle kötü mü?”

Valla Başkan’ım, açık yürekle söyleyeyim. Ben yaptıklarınızda kötü veya defolu bir şey göremiyorum.

“Ayhancan’ın Milli Sporculuğuna tüm yarışçılar özendi, biz de milli değil miyiz diyenler oldu…”

Bileğinin hakkıyla, Şampiyonlar Şampiyonu olmuş bir pilota kim ne diyebilir ki?..

“Sen de izledin değil mi? Bu çocuk bileğiyle birinci oldu. Haa… Buna rağmen milli olmayı arzu eden arkadaşlar var… Tabi ki ben de çok sporculu bir Millli Takım kurmak isterim. Ama bizim Federasyon bütçemiz sınırsız değil ki? Yılık gelirimiz yaklaşık 4.5 milyon TL civarında. Aylık sabit giderimiz 225 bin TL. Kalan 1 milyon 800 bin TL sonuna kadar sporumuz için harcanıyor. Bizde herkes, uçağını vs. cebinden harcar. Sırası gelmişken söyleyeyim. Her kulübe ralli için 30 bin TL verdik. Kayıt adedi 50’yi geçerse, 50 bin TL daha geliyor.. Oluyor 80 bin. Daha ne olsun bir ralli için?.. Bilemiyorum?..”

Önünüzde WRC var. Bu bütçe yetecek mi?

“Valla emin ol. Ben bu yarışı Marmaris’te yapmasam, WRC aday yarışı bile tek başına bize 1 milyon TL’ye mal olurdu. İşin içinden çıkamazdık. İşte benim de avantajım bu. Her gün bir yetkili ile toplantıdayım. Her şey iyi olsun çabasındayım. Bu işi ilk Antalya’da yapmayı planladım. Belediye ile uzun süre görüştüm. Hatta Başkanla bir yurt dışı rallisine bile gittik. Fakat, son anda olmadı. Döndüm geldim Marmaris’e. Düşünsene, ben bu güne kadar 6 bin geceleme konuk ağırlamışım. Bana Antalya’da kim altı bin yatak verecekti ki?.. Bu günlere gelmek hiç de kolay olmadı, inan.”

Başkan’ım unutmadan sorayım. Ayhancan’a vaad edilen tüm ödüller verildi mi?

“Şampiyonlar Şampiyonu kitapçığında yazan her madde tek tek ödül olarak sporcumuza sunuldu. Formula’ya gitti. Porsche Cup’a girdi. İlk yarış ücreti Federasyon’ca ödendi. Bir Opel, kullanımına bir yıllığına verildi. Tok Sport desteği sağlandı. Porsche Cup serisine devam edip, dünyada bir yere geleceğine inandığım bir sporcu Ayhancan. İddia pilotu da oldu. İki üç yıl içinde WTCC veya DTM’de görürseniz şaşırmayın. Bu sıralamaya Ali’yi de yazıyorum. (Ali Türkkan) BOM ile (Borusan Motorsport) çok büyük işler başarıyorlar. Federasyon olarak çok heyecan ve gurur duyuyoruz açıkçası.”

“Bu arada rallicilerimi ve off-road’cularımı da unutmuyorum. Onlar da bu milletin, olsun yurt içinde yurt dışında gururu oldular. Yağız, Murat, Orhan, müthiş başarılar elde etti. Off-road için de bir Şampiyonlar Şampiyonası düşünüyorum. Buna ihtiyaç var çünkü. Yapacağız inşallah. Her kulüple eşit mesafedeyim ve hiç bir kulüple de sorunum yok çok şükür.”

WRC ile hayatınızda neler değişti? Bu büyük bir başarı çünkü.. (Dalıp gülümsüyor)

“Ya abicim, aslında WRC işi geçen sene tamamdı. Biliyorsun bazı olaylar oldu, sarsıldık. Hatta en ağır durumları benim otelimde yaşadım. Başta Volkswagen Motorsport olmak üzere, bazı takımlar çekincelerini beyan edip, buraya gelmek istemediler. Bu sebeplerden iş yattı. Ve bu seneye kaldı. Valla kaç kere bu iş için yurt dışına gittik geldik, sayısını hatırlamıyorum. Ama karar, azimle ve tüm ekip arkadaşlarımla WRC’yi Türkiye’ye aldık. Sen ve senin gibi 3-5 kişi dışında kutlayan bile olmadı, inan…”

“Aslında eski Federasyona üç kere yazdım, gelin Türkiye Rallisi’ni burada yapalım dedim. Teklifimin ilk ikisine cevap bile verilmedi. Üçüncüye sadece ‘teşekkür’ geldi ve orada iş bitti. Açık söyleyeyim sana, dünyada böyle WRC yok. Otelden çıkacaksın, 3 dakika sonra etaptasın. Uzaktaki ise 10 dakika sürüyor. Özel yatınla seyredilecek sahil etapları var. Muğla ve Ula’da önemli hazırlıklarımız var. Eylül 15’te Marmaris’te 300 bin kişi olur. Hedefimiz bu kitlenin %10’unu etaplara götürmek. Şimdiye kadar yapılmış en yüksek katılımlı Türk WRC’sini planlıyoruz. Buna turizm acenteleri de dahil.”

Birden telefon çaldı. Arayan Martin Holmes idi. Arayacağını önceden bildirip randevu almıştı. Yaşlı ralli gazetecisi, önceliğini Türkiye ile Ortadoğu arasındaki mesafeye verip, rallimizin güvenli olup olmadığını sordu. Başkan Yazıcı, mükemmel İngilizcesi ile eksiksiz cevapladı. Ve WRC’nin devlet garantisinde yapıldığını adama bildirdi. Yaklaşık 15 dakika süren görüşmede Holmes, ikna olan taraftı.

Holmes, beni bir an eskilere götürdü ve Yazıcı’ya Marlboro yıllarını sordum.

Özel ofisinde olan Yazıcı, önce direksiyona geçti, 5 nokta kemerini taktı, havaya girdi ve başladı anlatmaya…

2000 yılında başladığı Team Atakan macerası, aslında üç yıllık bir planmış. İlk yıl WRC kovalamış. Dünya 3. olmuş ve hedef Dünya Şampiyonu olmakmış. Ama maalesef, sigara reklam yasağı Yazıcı’yı da vurmuş ve proje iptal olmuş. 2005-2008 arası yılları ‘Kayıp Yıllar’ olarak adlandırıyor. Kimse Yazıcı’dan faydalanmamış. 2008’de Lassa otomobil vermiş, O da şampiyon olmuş.

Saatlerce süren sohbet, o kadar adrenalin yapmıştı ki, hepimiz diet yapmayı pas geçip, gelen karbonhidrata hücum ettik!.. En azından vücudun şeker dengesini restore etmeyi başardık.

FIA’nın WRC Promoter Genel Müdürü Alman Oliver Ciesta’nın samimi tavsiyesi üzerine kurulan Cafe’den servis edilen kahveleri keyifle yudumlarken, gelen haber ile Yazıcı yerinden fırladı. Marmaris Belediye Başkanı O’nu bekliyordu.

Hava kararmış, evin yolunu tutmuş giderken… Fotoğrafçıma dönüp…

‘Uzaktan göründüğü gibi değilmiş… Başkanlık zor işmiş…’ demişim.

Gayrı ihtiyari.

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Go To Top