Şahane hafta sonu (3)
Zaten geç kaldı, hemen yazıya giriyorum. Yarış sabahına yine yağmurlu uyandık. Yağmurlu yarışlar herkes için zordur. Sporcular yolda tutunmanın yöntemlerine kafa yorarken, yarışma yönetimi lojistik sıkıntılara kafa yorar. Sporcular lastik seçerken, yarış yönetimi sabah sabah yağmurluk aldırmaya adam gönderir. Sporcular kuru zeminde çıkarttıkları yol notlarını gözden geçirirken, yarış yönetimi kuruda çıkarttıkları öncü araç çizelgesini ve sevkiyat planını gözden geçirir. Kısacası yağmur her ne kadar bağırsa da ben geliyorum diye, yine de bir çok planı tepe taklak eder, kafalara yeni soru işaretleri ekler… Yağmur, Rally 34’te de yapacağını yaptı… Ferhat Tanrıbilir ve Kemal Gamgam gibi iki ismi, daha 2. km’ye varmadan yarış dışı etti. İlk geçişte Teke etabında aynı noktada yoldan koptu iki sürücü.
Ben, ne yazık ki henüz etaba çıkmamıştım. İlk yazımda herkese tavsiye ettiğim gibi, sporumuzla hiç alakası olmayan iki, artık alakası kalmamış iki olmak üzere dört arkadaşımın gelişini organize etmeye çalışıyordum o sıralarda. Birinci etabın sonunda internet üzerinden derecelere bakarken tabiri caizse ağzım açık kaldı. Herkes artık tanıdı sanırım. Yiğit Timur adında bir kardeşimiz var. Adam gidiyor… İlk etabın sonunda Fiesta super 2000’lerin hemen ensesinde, bir super 1600 ve Mini WRC’ in önünde geldi. Hem de Fiesta R2’yle. Adam gidiyor. Hikayeleri dilden dile yayılıyor Yiğit’in; ‘mekanik bilgisi müthiş’, ‘her oturduğu makinayı yürütüyor’, ‘iki çeker, dört çeker, arka iter fark etmiyor’, ‘bir oturuşta iki öküz yiyor’ gibi.. Şaka bir yana, Yiğit gerçekten çok süratli ve yetenekli bir sürücü.
Mekanik arıza nedeniyle henüz ikinci etapta yarışa veda etmeseydi ve zamanlarını koruyabilseydi, eminim hepimizi şaşırtacak bir yerde yarışı bitirecekti. Ama işte; veda etmeseydi. Otomobil sporu dışında bir çok sporla daha ilgiliyimdir. Kimisini yalnızca izlerim, kimisini takip ederim, kimi branşı uygularım, kimi branşı incelerim. Tüm sporların bir ortak özelliği vardır. Spor istatistik işidir. Skor istatistiği, faul istatistiği, gol istatistiği, kart görme istatistiği ve tabi bizim sporumuzda yarış bitirme istatistiği. Yiğit fazla kaza yapan bir sürücü değil, en azından şimdilik. Genelde mekanik arızayla kalıyor. Bu durum otomobilden kaynaklı da olabilir, pilottan kaynaklı da olabilir. Sebebi her neyse bir an önce ortadan kalkması lazım. Ben Yiğit’in etap sonu derecelerine değil, yarış sonu klasmandaki yerine ağzım açık kalsın istiyorum. İnanıyorum ki Yiğit Timur çok kısa zamanda bunu gerçekleştirecek.
İkinci geçişte Teke etabının içerisinde yarışı izledim. Biraz önce anlattığım, ilk geçişte iki pilotu yarış dışı bırakan o noktada. Spor sever olarak çok keyif aldım açıkçası. Yüksek kayıt sayısı beni mutlu etmeye yetti. Ancak yanımda olan arkadaşlarımdan çok can alıcı eleştiriler aldık. ?Metin; biraz yavaş değiller mi?? sorusunun peşi sıra gelen eleştiriler. Buğra Banaz beğenildi, Can Çoker beğenildi, İsmail Deveciler beğenildi. Belki bulunduğumuz nokta ilk geçiş sebebiyle ‘mimlenmiş’ olduğundan, belki ıslak zeminden, belki lastik seçiminden, ?gırtlakta? giden yarışmacı sayısı çok düşüktü. Ralli ülkemizde pek izlenen bir branş değil. Bununla ilgili onlarca belki de yüzlerce fikir konuşuldu. Bu kanayan yara nasıl kapatılabilir bulunmaya çalışıldı. Organizasyonların ve organizatörlerin elbette eksiği var.
Yarışların tanıtımı bütçeler nedeniyle yeterince yapılamıyor. Ancak unutmamak lazım, organizatör seyirciyi ancak bir kez çekebilir parkura. Seyirci gördüğünden memnun kalmazsa organizatör kırk takla atsa da seyirci tekrar getirmek zor. Hızlı isimler elbette saydıklarımla sınırlı değil, bu isimler yanımda olan arkadaşlarımdan geçişleri sırasında ?vaaaay? alanlar, ama unutmamak lazım ki ?Ben işe daha hızlı gidiyorum yahu…? alanlar da var. Seyirci wrc otomobil aşkıyla yanıp tutuşmuyor inanın, seyirci ?Oğlum herif Palio’yla ne gidiyor be? deme aşkıyla yanıp tutuşuyor. Bunu yakalamak şart, seyirciye izlenecek ürün sunmamız şart, bunun yöntemini bulmamız şart… Kaza görmek isteyen seyirci profilinden bahsetmeme gerek yok sanırım.
Youtube’da kısa bir gezinti ile incar videolarının beğenilme oranlarıyla, kaza videolarının beğenilme oranlarını karşılaştırsanız yeter. Kazalar tabi ki çok üzücü. Ama seyirci kazaları rallinin kreması gibi görüyor. Kaza olmazsa da tadını eksik buluyor. Ralli 34’te hafif atlatılan bir kaç kaza oldu. Bazıları yarış dışı kaldı, bazıları sadece zaman kaybetti. Ancak bir tane de ?ucuz? atlatılan kaza var… İsmet Şakir ve Damla Şakir ikilisi… Kendilerine bir kez daha geçmiş olsun diyorum ve Damla hanıma acil şifalar diliyorum. Biz etaptan biraz ıslak, biraz yorgun, biraz mutlu bir şekilde ikinci geçiş sonunda ayrıldık ve servis alanına yöneldik. Servis girişleri keyfilidir, yarışta etapta uzayan dişler yavaş yavaş kısalır, sohbetler, etapla ilgili kritikler başlar. Denir ya, ?dostça rekabet? diye. İşte en dostça kısım oralarda olur.
Biz ikinci geçişi izlemek için yukarıya çıktığımız sırada toplama girişinde o ?dostça?nın en güzel örneklerinden birisi yaşanmış. O noktada bulunan Serhan Cankılıç anlattı durumu. Mini’nin balataları tutuşmuş, Aras Dinçer ve Burak Çukurova çukurlara birikmiş çamurlu suları elleriyle atarak söndürmüşler balataları. Yanlışım yoksa, ilk geçiş sonunda Burak Çukurova-Aras Dinçer ikilisi, Halim Ateş-Osman Tüter ikilisinin yalnızca 4,7 saniye gerisindeler. Yarışta en çok çekiştikleri rakiplerinin otomobilini söndürmüşler yani. Ve yarışı o söndürdükleri otomobilin hemen arkasında bitirdiler. İşte ?dostça rekabet? böyle olur. Aras Dinçer de Burak Çukurova da birbirinden beyefendi sporculardır, tanıyan bilir. Ben eminim ki hiç düşünmeden, teşekkür bile beklemeden, refleks olarak yaptılar bu hareketi.
Yarışta göremediğime en çok üzüldüğüm sahne bu sanırım… Biz serviste ne yazık ki kahramanlığa denk gelmedik. Ancak dost sohbetleriyle idare ettik. Kıyasıya rekabet yarışın sonuna kadar devam etti. Karasu kardeşler, Serpil Pak, Ümitcan Özdemir ve tabii ki Eytan Halfon.. En akılda kalan isimlerdi benim için. Müthiş bir yarış çıkarttılar… Kupa töreni Volkan Işık sayesinde ödül törenine dönüştü. Dereceye giren pilotlar çeklerini Volkan Işık’tan aldılar.. Kupanın yanına bir de nakdi mutluluk eklendi. Ben para ödülüne temkinli yaklaşanlardanım. Müsait bir zamanda ayrıca bir yazıya konu edersem daha sağlıklı olacak sanırım. Ödül töreni seyirci azlığı nedeniyle pek parlak değildi. Çoğu yarışmada ne kadar parlaksa o kadar parlaktı. Başka bir yarış olsa, açıkçası hiç lafını bile etmeyebilirdim ödül töreninin.
Belki de benim bu organizasyon için beklentilerim fazla yüksekti. Belki onun için gözüme takıldı bazı noktalar. Süsü biraz daha bol bekliyordum, Volkicar esintileri aradı gözüm sürekli. Her şeye rağmen geniş katılımlı ve sportif açıdan çok başarılı bir yarıştı. Umarım tüm sezon TRK aynı şekilde ilerler ve tüm ayaklar bu kadar keyifli geçer. Tek seferde anlatılamayacak kadar keyifli bir hafta sonuydu. Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyorum. Haftaya görüşmek üzere, hepinize mutluluklar dilerim.