1996 | Gençlere tavsiyeler 3 ‘Gerçek Rallici’

Trafiğin altını üstüne getiren, hız delisi, riskli otomobil kullanan birisini görünce hemen yakıştırırlar: “rallici misin?”. O kadar ayağa düştü ki bu rallici sıfatı, her ‘trafik canavarına’ söylenir oldu. Ben kendime bu yüzden rallici diyemiyorum. Yanlış anlaşılmasın diye ‘otomobil sporcusuyum’ diyorum. Otomobil sporunun en önde gelen branşı doğal yollarda yapılan ralli. Yarış otomobilleri de trafikteki modellerin dış görünüş olarak aynısı, ancak içi çok farklı, özellikle de sürücüsü..

Yarış otomobillerinin güvenlik tedbirleri arasında, rollbar adı verilen çelik borulardan oluşan güvenlik kafesi, vücudu tamamen sarar. Kırılmaz malzemeden koltuk, yanmaz tulum, hafif ve mukavemetli kask, 4 noktadan şaseye bağlı otomatik emniyet kemeri, halon gazlı söndürücüler ve elektrik kesen şalter gibi birçok önemli özellik vardır. Bunlar olmadan yarış otomobili teknik kontrolden geçemez. Bunlar, rallici gerçek bir spor yapan, can güvenliğini sağlayan disiplinler.

Keza, ralli pilotu hızı trafiğe kapalı yollarda yapar. Hiç kimsenin canını, malını tehlikeye düşürmez. Sportmenlik, centilmenlik ve hız duygusunun tatmini, ralli pilotunu normal trafikte kurallara ve diğer sürücülere karşı saygılı yapar. Yarıştığı otomobildeki güvenlik önlemlerinin normal otomobillerin hiçbirinde olmadığının bilincindedir ve zor durumlarda ne yapacağını bilir. Direksiyonu tutmasından, frene basmasına kadar, en doğrusunu yapar. Şimdi gelin de gerçek bir rallici ile, trafik teröristi ‘rallici’yi aynı kefeye koyun!.

Gençleri ve yarışmayı düşünen bu işe meraklı insanları bilinçlenmeleri ve normal trafikte yaşama şanslarını arttırmak için yarışlara bekliyoruz… Amaç sadece körü körüne gazlamak değil çünkü otomobil sporundaki disiplini teknik detayları ve camiadaki dostluk ve yardımlaşmayı gören insanlar, doğru otomobil kullanmaya çaba göstereceklerdir. Bu camiada olmanın ayrıcalığını örnek birer sürücü olurlarsa yaşayabilirler, çünkü işte gerçek ‘rallici’ böyle örnek olmalıdır.

Gelelim ilk rallicilik tecrübelerime.. Bozhane tırmanmadan sonra Kocaeli’nde bir hafta sonu yapılan tırmanma ve rallikros yarışlarına katıldım.  Amacım otomobili biraz daha iyi tanımaktı. Belki de bir hatam da buydu. İyice Escort’u tanıyıp, kendi kendime antrenman yaptıktan sonra, kendim ve otomobilimi hazır hissettiğim zaman yarışlara girmeliydim.

1993 yılı İstanbul Rallisi, bir derginin amatör rallicilere açık ödüllü şampiyonası dahilinde düzenlenmişi.  Ben de ilk rallime, benim gibi basından arkadaşım Hırant Kasapoğlu ile katıldım.  İlk kez yeni bir yarış lastiği kullanacaktık. Bridgestone’nun kosponsorluğu ile aldığımız slicks lastikler asfalt zemine vantuz gibi yapışıyordu. O zaman otomobilin 50 beygir daha güçlü olmasındansa yarış lastiği ile yarışmanın daha iyi olduğu anladım. Yine benzer bir mantıkla, finiş görebilecek kadar sağlam ve iyi hazırlanmış bir otomobil, güçlü olmasa da tercih sebebi olmalı. Çünkü yeni başlayan birisinin ihtiyacı olan şey, yarış kilometresi yapmaktır. Yarışa otomobil hazırlarken, motorla uğraşıp para harcamaktansa, güvenlik tedbirlerini, süspansiyonu, frenleri veya  yarış lastiklerini iyileştirmeye çalışmalı.

Biz ilk rallimizde 10 özel etabın 10’unda da bestime yaptık. En yakın rakibimiz Hakan Severge 1,5 dakika arkamızdaydı. Ancak patlayan lastiğimizi yalama bijon nedeniyle çok geç değiştirebilince 2 dakika ceza yiyip hem amatör birinciliğini hem de Genel Klasman 6’ncılığını kaybedip 11’nciliğe düştük. Yine de Gr.  S birincisi olmuştuk. Kaçırdığımız şey sadece derece olmamıştı. Amatör 1.’sine sıfır Toros veriyorlardı, biz 2’ncilik ödülü motosikletlerle yetindik. Bir bijon saplamasına yenik düşmüştük.  Bu da bir rallide ayrıntıların önemini bize en iyi şekilde öğretmişti! | Ralli Dünyası Dergisi, Sayı 147 Mayıs 1996 |
23 Nisan 2020 : 19.15

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Go To Top