Türkiye’nin beceremediği…
Son günlerde yaşananlar…
Peş peşe gelişen olaylar…
Yoğunlaşan duygular…
Beni bu yazıya mecbur etti.
Kusura bakmayın artık…
Önce.
Türkiye olarak beceremediğimiz…
Çook önemli bir konu var.
”Dost olmak. Arkadaş olmak.”
Yâni…
Kalbini açmak.
Katkısız, katıksız, ard niyetsiz olmak…
Bu kadar zor mu?..
TV’de tarz programlarına bakıyorum…
Kızlar bir birini yiyor…
Futbol’a bakıyorum…
Başkanlar bir birini yiyor…
Yönetenlere bakıyorum…
Onlar da bir birini yiyor.
Sokağa bakıyorum…
Biri ırza geçiyor, diğeri bıçaklıyor…
Bir arkadaşımız beyin kanamasından yatıyor.
Yorumlarına bakıyorum…
Tek geçmiş olsun diyen benim?..
Utanmayı bıraktım, üzülüyorum, üzülüyor…
Bu kadar mı kopuğuz ya?..
Dostluktan bu kadar mı uzağız?
Ne oldu sevgimize?
Ne oldu dostluğumuza?
Ne oldu arkadaşlığa?
Geleneksel temelimiz de mi yok oldu?
Yok yok, olamaz.
Dur bakayım, bir kafamı toplayayım.
Haa, bunları yazmamın sebebi de…
Geçen sene bir kaç hadsizin yazdığı nedenlerden ötürü değil.
Hatırlatayım!
Hayatımda Cem’in hiç bir aracının direksiyonuna oturmadım. İstemedim.
Serdar’dan bir kere binek araç aldım.
Pert ettim. Kuruşuna kadar ödedim.
Yakup Sabancı’yı ise en son 12 sene evvel gördüm.
Kapıma Toyota falan da çekmiş değil.
Yâni, şunu demek istiyorum..
Şahsi çıkarlarım için değil, toplumsal sorumluluk duyguları ile yazan biriyim.
İsteyen inanır, istemeyen gargara yapar… Tükürür.
Gelelim sadete..
Türkiye’de her şey ters gitmiyor elbette.
Örneklerim sizi tümden aldatmasın.
Büyük rekabet içinde olan ve başa koşan üç ismimiz var ya…
Murat, Yağız, Orhan…
İşte bu iftiharlık sporcularımız..
Hem rekabeti, hem de dostluğu kesintisiz sürdürüyorlar.
Arkadaş olmayı becermiş bizim gençlerimiz.
Belki Burak, Yiğit, Uğur, Hakan, Ümit, gibi..
Sporcularımız da benzeri bir ortamda yaşıyordur.
Bilemiyorum.
Ama bildiğim üç isim var ya…
Dost, arkadaş, kalbi açık… Net.
Şükürler olsun.
Ölsem bile gam yemem!
Ve…
Ailelerini kutlarım.
Yetiştirdiklerinden dolayı…