3 Aralık, Dünya Engelliler Günü’ne özel..
Tam çevirisiyle;
Birleşmiş Milletler Uluslararası Engeli Olan İnsanlar Günü.
BM de zamanında Engelliler günü demiş, sonra tanımı yumuşatmış.
Böyle bir eğilim var, bir grubu tanımlarken mümkün olduğunca..
‘Yumuşak tanımlar seçmek gibi’. Sakat, özürlü, engelli…
Kendileri bu tarz tanımlara pek takılmıyorlar aslında.
Halen ülkemizin en çok üyesi olan engelli derneği;
Türkiye Sakatlar Derneği misal.
Onlar kırılmıyorlar, biz onları incitmemek için kırım kırım kırılıyoruz o kadar.
Çok kocaman bir dünya engellilerin dünyası.
Engel çeşitlerinden yaş gruplarına, sosyal yaşamdan mobiliteye, spordan sanata..
Cinsellikten otobüse binmeye, onlarca yüzlerce problemleri var.
Devlet seviyesinde başta mobilite olmak üzere..
Engellilerin problemlerini çözmek için uğraşıyoruz. Hissedilebilir yüzeyler
(Kaldırımlardaki sarı zımbırtı, zımbırtı çünkü kimse umursamıyor)..
Engelli asansörleri, liftli otobüsler vs vs.
Batı dünyasının gersinde de olsak, iyiye doğru bir gidiş var.
Olumlu düzenlemer yapılıyor. Peki yeterli mi?
Bu soruyu engellilere yöneltmekten başka çare yok.
Ne istiyorlar ve ne kadarını alabiliyorlar?
İstekleri basit, hayatın içinde olmak istiyorlar. O ne demek???
Engelli birisiyle tanıştınız, çok hoş sohbet, bir muhabbet bir muhabbet.
Telefonları aldınız verdiniz.
Bir kaç gün sonra dışarıdasınız, aradınız, gel oturalım..
Bir çay içelim iki muhabbetin belini kıralım dediniz.
Neredesin diye sordu, Nişantaşı House Cafe dediniz.
Biraz işim var, halledebilirsem gelirim dedi ve gelmedi…
Neden biliyor musunuz? Çay içince sıkışacak, tuvalet alt katta!
Sizden yardım istese tabi ki yardım edersiniz..
Ama adam mecbur mu arkadaş, sizden yardım istemeye?
İşte hayatın içerisinde olmakla olmamak arasındaki fark bu kadar basit.
Boşverin kaldırımı otobüsü, şöyle bir gittiğiniz yerleri aklınızdan geçirin..
Kaçının girişinde merdiven var kaçının tuvaleti alt katta…
Bir dandik merdiven yüzünden bir insan iki lafın belini kıramaz mı arkadaş?
Bazen kıramaz… Bu çok çok çok basit çok gündelik bir örnek.
Onlar hayatın içerisinde olmak istiyorlar..
Kimseden yardım istemek zorunda kalmadan hayatın içinde olmak…
Bu yazıyı okuyan hiç kimsenin..
Bu tarz yardımlardan asla imtina etmeyeceğini biliyorum.
Ama inanın onların istedikleri yardım farklı…
Hatırlayanlar olacaktır, 2010 Hitit Rallisinde, Bolu’da TEGEV’in standı vardı.
Otomobil sporlarının birilerine bir faydası olsun fikriyle gittik TEGEV’le görüştük.
Onlar da geldi stand açtı. Proje uzun yıllar sürmesi üzerine planlanmıştı ama..
Kabul etmek gerek ki bizimle ilgili durumlardan..
Proje, o standla başladı, o standla bitti.
Ertesi yıl, işle ilgili gelişmelerden ötürü spora biraz uzak kaldım.
Telefonum çaldı, adamın biri başladı konuşmaya…
Telefonumu Agah Örs’ten almış ta..
Yok engellilerle şöyle işler yapıyormuş, böyle işler ediyormuş…
“Dur, yanlış adama anlatıyorsun” diyecek fırsat vermedi…
Derdini anlattıktan sonra, kulübe yönlendirdim.
Adam engellilerle tiyatro yapıyormuş..
Bir çok oyuncusu da zihinsel engelliymiş, onlara yarış göstermek istiyormuş.
Gittiler yarış ‘süpürücü’ oldular…
Hayat Yarışında Engelleri Kaldırıyoruz diye de bir sloganla çıktılar…
Sene 2012 oldu, başka biri vesilesiyle o telefonda bır bır konuşan adamla tanıştım.
Akşam ondan sabah altıya kadar sohbet ettik.
Adı Erdem Öksüz, engeli yok, ama..
Tüm hayatını engellilerle yaşayan bir adam.
Yön Engelsiz Sanat ve Spor Derneği başkanı..
Bilinen adıyla Yön Sanat Atölyesi...
Ankara’da yaşayıp Kızılay meydanını görmemiş olan engelli çocuklarla..
Yaklaşık 50 şehire turne yapmış, yüzlerce kez sahneye çıkartmış bir adam.
Durmuyor, hiperaktif… Tuttu kolumdan soktu işin içerisine.
Çocuklarla tanıştırdı beni önce, Yön Sanat Atölyesi oyuncularıyla…
Kimi zihinsel kimi fiziksel engelli… Yardım etmemek elde değil..
Ama sandalyelere basamak çıkartmak değil o yardım..
Çıkartıp bağış yapmak da değil.
Üç beş telefon, bir filmlerini çektirdik çocukların..
Başkent üniversitesi öğrencileri Dr Pelin Aytemiz’in dersi için çalıştılar…
Bir festival hazırlığı var ki sormayın, seneye inşallah…
Burada kalmadı tabi, dedim ya adam hiperaktif…
Erman Eranıl‘la tanıştırdı beni, tekerlekli sandalyede…
Dedi ki; “ben otomobil sporlarına engellileri bir şekilde dahil etmek istiyorum.”
Hemen bir dernek kurduk, Engelsiz Motorsporları Kulübü (EMOK)…
Gelecek yıl organizatör lisansı için başvuracak Tosfed’e.
Ben de kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi olmaktan gurur duyuyorum.
Öncelikli hedef engellilere yönelik..
Kendi aparatlı araçlarıyla bir slalom kupası düzenlemek..
Aynı zamanda da ralli de dahil olmak üzere tüm branşlarda..
Engellilerin start alabileceği ortam hazırlamak.
Kazan Tırmanma yarışında Erman..
Sinan Saatçi‘nin sağ koltuğunda start aldı, darısı sol koltuğa.
Burada da bitmedi, o koca yürekli Erdem sağ olsun bırakmadı beni.
Yön Sanat Atölyesi‘ne de yönetim kurulu üyesi yaptı beni.
Onlar hayatın içerisinde olmak istiyorlar o kadar…
Sizin de yapabileceğiniz çok şey var… Merak etmeyin!
Gelecek yıldan itibaren hepiniz EMOK’a yardım etme fırsatı bulacaksınız…
Ve eminim bu kadarla da kalmayacaksınız…
Hepinize mutluluklar dilerim…