Doğru olduğu düşünülerek yapılan yanlışlar..

Uluslararası arenadaki ‘tek’ temsilcimiz kaldı, o da Boğaziçi! Avrupa Rallisi’ndeki varlığını yıllardır sürdürüyor. Ancak ralliye olan ‘ilgi’, olması gerekenin çok ama çok altında. Hatta, ‘sıfır’ düzeyde!

Bunda temmuz ayının kavurucu sıcakları ve şehirden kaçışlar kadar yarışın medyada yer bulmaması ve şehirde reklamının yapılamaması gibi organize eksikler de önemli derecede etkiliydi. Üstüne bir de basit kişisel hatalar da yapılınca, yolu yarışa düşen bir kaç insan da yine gidip gideceğine bin pişman oldu. işte birkaç örnek vak’a..

Haydarpaşa.. Start alanı olan Haydarpaşa garının önündeki ‘elit’ kalabalık, yarışçılar ve görevliler ve bazılarının yakınlarından oluşmakta! Yani, aramızda -ne yazık ki- seyirci namına bir yabancı yok! Ki, çoğunun boynunda bir şekilde ‘kart’ var. ‘Kartsızlar ise, belki bir elin parmakları kadar.

Yarışçılar, meydanın deniz kenarında ve şemsiyeler altında zamanlarını bekliyorlar, sohbetler ediyorlar. Etrafta, üç beş seyirciden daha fazla sayıda bulunan ‘kırmızı tabaklı’ görevli gençler, görev yaptıklarını göstermek adına, gözlerine kestirdiklerine çıkışıyorlar!

‘Yolun açık kalması gerekiyor’ gerekçesi ile, insanları öteliyorlar. Şemsiye altına girenleri de hasmane şekilde uzaklaştırıp görev ifa ettiklerini düşünüyorlar.

Oysa, değil yarışmacı ve görevli eşi dostu yakını, gara girmek için kafasını çevirip te merak edecek olan insanları dahi bu spor dört gözle beklerken, oraya sırf ralli için gelen bu insanlar, bizzat şemsiye altına davet edilmeli ve daha nazik bir şekilde yönlendirilmeli.

Kırmızı tabaklı gençler ise, tam tersine, çevik kuvvet orantısızlığı ile müdahele etmekle, görev yapmayı sıkça karıştırdılar, her zaman olduğu gibi.

Hallı.. Rallinin Hallı etabı, seyirci zıplama noktası ile de meşhur. Haliyle, yarışı izlemekte olan bir avuç insan da bu noktada buluşuyor. Ama yine de kırk-elli kişi bunlar, fakat yüz değil!

Fotoğraf çeken ve sayıları 10’u geçmeyen medyanın arasına sızanlar da ‘kırmızı tabaklıların’ hışmına uğramakta gecikmediler. Oysa, çok ta yola yakın değillerken..

Kırmızı tabaklı biri, elinde makine olan ama boynunda akrtı ve sırtında yeleği olmayan birini gözüne kestirdi, gitti geldi dışarı davet etti.

O kişi, kendisini oradan uzaklaştırmaya çalışan genç ‘kırmızı tabaklı‘ görevlinin yaşı kadar bu sporda var olan biriydi ve tecrübesi tartışılmazdı.

Hadi ismini de yazalım, yılların simi Bora Köktener‘di ve yaşamakta olduğu Almanya’dan kalkıp geldiği İstanbul’da gününü ziyaret veya denizde geçirmek yerine, yıllardır tozunu yuttuğu ralliyi izlemeye ayırmıştı.

Tek farkla; elinde fotoğraf makinası vardı ve boynunda kart yoktu! Sırtında da yeleği..

Bora, kolay pabuç bırakacak biri olmadığını gösterdi, Metin’e (Çeker) selam göndertip yerinden kıpırdamadı.

Ama kırmızı tabaklı genç, bunu hazzedemedi; beş dakika sonra yanında iki jandarma ile geri döndü.

Askerden aldığı güçle, daha bir kükredi, ama karşısındaki Bora’nın da pabuç bırakacak biri olmadığını bilmiyordu.

Bora iki adım geri gitti ama sonra yine geri döndü, fotoğrafını çekti.

Bu arada Metin’i (Çeker) cepten arayıp durumu aktardı, görevli gençe telefonu uzatıp ‘bilgilendirdi’..

Sonrasında, o kırmızı tabaklı görevli genç, oldu Bora’nın en samimi arkadaşı! ‘Bir şeyler içmek’ için davet aldı, kendisinin de emir kulu olduğunu söylemledi vs.

Aynı Hallı, aynı noktada medya da aldı nasibini. Hallı yapılageldiğinde beri, zıplama noktasını çekmek üzere konuşlandıkları aynı yerde pozisyon alan beş-on medyacı, önce ‘0’ öncü aracın pilotundan aldı nasibini. Aracın hoparlöründen bir haykırışla, ‘orada olmamalarını’ cümle aleme bağırdı ve gitti.

Ardından kırmızı tabaklı genç koştu geldi, ‘buradan çıkın’ diye..

‘Sırtında ‘yelek’ olan medyaya dokunulmayacak’ söylemi de çöp oldu anında.

Ne yelek, ne boyundaki kart, kırmızı tabaklı gencin davranışını değiştiremedi.

Ama medyada yerinden kıpırdamadı, hele ki bu satırların yazarının sağında duran yabancı kameraman ‘kılını dahi’ kıpırdatmadı!

Medyacıların yerlerinden hareketlenmemesi kırmızı tabaklı arkadaşa yeni destek getirdi;

Görev ve yetkileri ile son zamanların tartışılan bir ismi olan ‘sarışın hanım’, yarışta her hangi bir görevi olmamasına karşın etap sorumlusu tavrıyla medyaya ‘oradan çıkmalarını’ yineledi bir kaç kez.

Sonuçta medya yerinde kıpırdamadı, kırmızı tabaklı arkadaş ve ‘sarışın hanım, etap görevli aracını yanına geri döndüler, medya da olduğu yerde işini yaptı, fotoğraflarını çekti.

Gün sorunsuz bir şekilde sona erdi ama ‘kırmızı tabaklı’ gençler, gerek ‘beyaz yakalılar’ tarafından verilen eğitimler ve gerekse yarışlarda  amirleri olan etap sorumlulularının direktifleri ile orta yerin kötüsü olmaktan kurtulamadılar..

Bir kırmızı tabaklı gencin, ‘herkes de bize kızıyor’ demesinin hemen ardından, işini yapmasa bu kez sorumlusu olan kişilerden laf yiyeceğini eklemesi ve açıkça yaptığı işten dolayı yaka silkmesi de ilginç bir andı.

Aynı Hallı, aynı noktada, medyaya ve seyirciye hasmane davranan nokta görevlileri, yarış devam ederken, araç geçtikten hemen sonra bantları aşağıya indirerek beyaz bir minibüsü karşıdan karşıya geçirmekle etap güvenlik zincirini en başta kendileri deldiler!

Loeb tepesi.. Diğer taraftan, Göçbey etabının Loeb zıplaması olarak bilinen tepesinde, ikinci geçişte yine yirmiden fazla seyirci ve medya biraraya geldi ama tek bir ‘kırmızı tabaklı’ genç orta yerde yoktu.

Üstelik, yine bir zıplama noktasında ve yine yeleksiz ve boynunda kartsız -üstelik biri de çocuktu- insanlar fotoğraf çekmek adına medyanın arsında ve hatta daha bir yola yakındaydı. Onları bu kez ‘dürten’ olmadı!

Boğaziçi’nde çok dikkat çekici bir ayrıntı ise, ya jandarma hiç yoktu veya olduğu yerde 1-2 kişiydi. Yarışın güvenliği, Haydarpaşa’da ve Hallı da olduğu gibi ‘kırmızı tabaklı gençler’e, veya Göçbey’de olduğu gibi Allah’a emanetti!

Aydın Hoşgör | Ralli Ajansı

Son 70 haber

1 Yorum - “Doğru olduğu düşünülerek yapılan yanlışlar..”

  1. Yine her zaman ki gibi bu yarışta da her şeyi çok bildiğini zannedenlerle karşılaştık malesef, çoğunluğu bir zamanlar yarışmş veya ralliyle alakalı işler yapmış, etaplarda bulunmuş insanlardı. Burunlarından kıl aldırmayan bu beyfendiler, okunmuş üflenmiş edasıyla istedikleri yerde durabileceklerini zannederler. Ama gel görki kırmızı tabaklının tekinin durma dediği yere yarış otomobili yönelince yusufla beraber en hızlı onlar kaçar.

Yoruma kapalı

Go To Top