‘Sarı’

Ankara’daki offroad yarışındayım..

Geçen pazar, sabah erken indim başkente..

Direkt parkura gittim.

Hazırlıkları gözlemlemek..

Ayrıntıları kaçırmamak adına..

Bu arada, etaba girmeden uğramıştım.

Yarışın sekreteryasına..

Ama akredite etmedim kendimi.

Yelek almamak adına..

Uzaktan çekerim niyetiyle..

Sonradan farkında oldum ki..

Sahnenin tam ortasındayım.

İlla ki birileri görecek..

Hatta rapor edecektir..

Akabindeki olabilecekleri düşündüm.

Bana sıfır sıkıntı ama..

(Kulakların çınlasın Murat!)..

Kulübe yansıması olabilirdi..

Puan kırpılmasına neden olmayayım diye..

Bir daha gittim sekreteryaya..

Şaşırdılar, form doldurdum, yelek aldım.

Etaba geri döndüm, baktım etraf maşallah!

Sağım solum yeleksiz..

Çoğu da sadece foto ve video..

Çoğu sporculara çalışıyor, eyvallah ama..

Bu, kuralsızlık nedeni olmamalı.

Bazıları federalle paylaşıyor çektiklerini..

Bundan aldığı destekle yelekler koltuk arası.

Ankaralı dostlarla dertleşirken, dikkat çektim.

İkaz ettiler, koltuk altlarından çıktı yelekler.

Ama asıl konu bu değil elbet..

Ankara da bir örnek değil.

Öncesi var, sonrası var, sırası ile.

Sekreteryaya ikinci girişimde, bam teline bastım, farkında olmadan.

Bir fotoğrafçı, hararetle tartışıyordu sekreteryada..

Yelek istemiş alamamış, kulüp başkanından rica etmişti..

Üstüne ben düşmüştüm, ‘yelek’ diyerek..

Ben imzaladım aldım, o arkadaşa da verdiler, fakat..

Ardından yarım saat muhabbetimiz derinleşti.

Bizim neden akredite olmadığımızdan girildi konuya..

Ki, ona da ayrı bir yazıda bahsedeceğim.

Basın kartında derinlik kazandı, konu uzadı da uzadı.

Benden de talep ettiler, illa ‘basın kartı’..

Üstelik ‘sarı’ olanını..

Yok artık dedim, hangi dünyadayız?

Form altında ısrarla talep etmiş, federal medya sorumlusu.

Yarışa başvuran medyacıdan, illa sarı basın kartı talep edileceği..

Hazret, basından bi haber olduğu için, uzaktan tokmak gösteriyor.

Yelek isteyen fotoğrafçı da karta çakılmıştı.

Çünkü gazeteci değildi, sadece fotoğraf çekecekti..

Bu konuda yakında yeni bir yazı daha dizerim herhalde..

Çünkü ayyuka çıkmış bir konu.

Onca yıldır, dilim döndüğünce anlattım ama..

Medyadan gelen birileri olmadıkları için anlamadılar..

İşlerine de gelmedi, savsakladılar.

Şimdi, iş çığırdan çıkacak.

Medya, ne demek?

Fotoğrafçı ve videocular medyacı mı?

Her eline makine kapan, medyacı mı sayılacak?

Her isteyene yelek mi dağıtılacak?

Duyar gibiyim; ‘işte bu yüzden kart istiyorlar ya’ demenizi..

Acele etmeyin, o kadar kısa boylu değil bu konu..

Sistem, en baştan yanlış.

Yeleksiz sahaya sokulsa her fotoğrafçı, bir dert..

Çünkü, başına bir şey gelse, ayıkla pirincin taşını.

Yelek vermesen, etapta despot olman lazım, içerde işi sıkı tutmak için.

Zaten -3-5-10 kamerayı terslemek te nimet kaçırmak gibi..

Özellikle Anadolu yarışlarında ciddi bir sorun.

Fakat çözüm diye direttirdikleri basın kartı herkeste yok.

Hele ki, ‘sarı’ olanı bulunmaz hint kumaşından farksız.

35 Yıldır bu sporda medya kimliği ile çalışırım fakat..

Sarı nasip olmadı ne yazık ki..

Önceleri çok önemserdim, şimdi hiç iplemiyorum..

Çünkü, anladım ki bu konu benim ayıbım değil.

Girdiğim komisyon sayısını hatırlamıyorum.

Bir arkadaşın kayınpederi, komisyon başıydı..

Sözde torpil yaptı, o vakitler bana, ama..

O da yaramadı, o gün işin peşini bıraktım.

Sarı basın kartı almak sevdasından vaz geçtim.

O günlerde, şunu anlamıştım ki..

Ki, içeriden de teyit ettirdiğim bir sonuçtu;

Sarı kartı, Başbakanlığa bağlı Kurum veriyordu.

Devletin de bizim sporu tanımadığı söyleniyordu.

Federal olduğumuzda dahi bu durum sürdü.

Sevgili Demir (Berberoğlu) Başkan..

Bir genel kurulda hiç yoktan konu etmişti beni..

Sahip çıkın, sarı kart verilsin bizim spor için de, diye..

Ama herkes tersinden anlamıştı, haliyle önemsenmedi.

Sarı basın kartı eskiden janjanlıydı;

Yarı fiyata uçak bileti, tercihli telefon gibi nimetleri vardı.

Şimdilerde hepsi efsane kaldı, adı ise yadigar.

Yine de devlet, sıktığı yumruğunu açmıyor..

Kime derseniz, bizimki ve benzer sporlara..

Onlara göre spor, varsa yoksa futbol..

Gazeteler, TV’ler, bünyelerindeki sarı basın kartlıları arttırmak adına..

Yeni tahsis kartlar gazeteler arasında pay ediyor rivayeti yaygındı..

Haliyle, bizlere damlası düşmezdi.

Her neyse.. Bu işe, TSYD dahi çözüm üretemedi zaten..

Onlara da başvurdum, üyeliğe almadılar, aynı nedenlerle..

Böylesi bir ütopya yapılan bir sarı basın kartından bahsediyoruz.

Şimdi, bizimkiler kalkmışlar..

Devletin damıtarak dağıttığı karttan talep ediyorlar yarışlarda..

Elbette, ki isteyenin bir yüzü kara, derler gibi..

Görmek istedikleri medya, zaten yarışların kenarından geçmiyor..

Değil ki sarı basın kartı taşıyan mensubunu göreve göndersin.

Gerçekten bir medya mensubu olsa dahi, en fazla kurum kartı taşır.

Önceki yıllarda akredite başvurusunda sarı olmazsa kurum kartı istenirdi.

Hazretler, buna düğüm atmışlar, illa ‘sarı’ istemişler.

Bulamıyorlar! Bulamazlar da..

Kendilerinin, geç te olsa açıkladıkları..

2018 Akredite listedekilerin hepsi, sarı kartlı mı?

Güldürmeyin.. Hepimiz birbirimizi tanırız.

130’luk listeyi 80’le bağlamışlar bu yıl, içinde belki iki elin parmakları..

Medyatik ilgi alaka, level düşürmüş besbelli.

Hoş, üzerinde kafa yoran, çözüm üreten kimse de yok zaten..

Listenin 4’te 1’i de fotoğrafçı ve kameraman.

Diğer bir çoğu webçi..

TRT’yi ve birkaç medya mensubunu ayrı tutuyorum ama..

Sarı basın kartında diretilse, akredite listesi acaba ne olur ?

Kendilerinin uygulamadığı kuralı, neden Anadolu kulübü için ısrar ederler?

Art niyet aramasak eğer, iş bilmezlik demek gerekmez mi?

Bu gerçeklerden dahi bir haber, bu işin sorumlusu..

Çözüm, o zamanlar çokça dillendirdim, ama işlerine gelmedi..

Medya ayrı, fotoğraf ve kamera ayrı tasnif edilmeliydi.

Her birine ayrı renk yelekler verilmeliydi.

Hatta, gerçek medya mensuplarına verilen yelek..

Fotoğrafçılara sebil olarak dağıtılmamalı.

Gönül kırılacaksa kırılsın. Ama;

Şimdi, WRC’de ne yapacaklar?

Adamlar Nuh diyecek, peygamber demeyecekler..

Bizimkiler nasıl takla attıracaklar, merak ediyorum.

7 Yıl önce, Antalya’daki ilk WRC aday yarışımızda.

Dikilmiştim WRC medya sorumlusunun karşısına..

Tamam, dedi, yarım ağızla, “kart veririm ama yelek olmaz”..

Ki, araya Mümtaz Başkan girdi, ülkenin tek medyasıyız diye..

Zor bela o yıl yelek aldım.

Sonraki yıllarda, bazı arkadaşlar..

Yurt dışından akredite etmeyi başardılar kendilerini.

Ama yurt dışı yarışlarda çekim yapacaklardı, sadece Türkiye’de değil.

El’in sıkıp suyunu çıkardığı yelek işi bizde niye sebil?

Zor mu, üç kategori yaratmak?

Zaten yarışlarda en iyi yapmayı bildikleri bu değil mi?

Sporcu küsmesin, bir yarışan fazla olsun diye..

Onca kategori, onca sınıf açtılar..

Sonra da ülkede şampiyon enflasyonu oldu diye vah ettiler..

Ne öyle yap, ne de böyle.

Sebil yapma, fakat fotoğrafçıya da medyacı kasveti verme.

Medyanın bir ağırlığı olsun.

5 olsun 10 olsun.. Ama örnek olsun.

Diğer medyaya da nispet ortamı doğsun.

Fakat dediğim gibi, bu iş emek ister, zaman ister..

Konuyu anlayıp bilmek gerekir..

Körleşmiş kadro ile olmayacağını sağır sultanlar duydu da..

Biz de anlayanı yok.

İşte bu yüzden, biz akrediteye başvurmadık.

Daha doğrusu sebeplerinden biri bu..

Tek başına bu bile yetiyor ama diğerlerini başka yazıya..

Bu arada fotoğraf çeken arkadaşları ki..

Onları asla yadsımıyorum, yaptıkları işi de hiç küçümsemiyorum.

Emeklerine ise en ufak sözüm yok, fakat bu ayrımın da yapılması lazım.

Bir de olmayacak duaya amin dememek için,

İlla ‘sarı‘ diye diretmemek gerek!

Anlaşıldı mı bilemiyorum.

Bir taraftan kendi listelerine sormadıkları ‘sarı’..

Anadolu kulüplerinden istenmemeli.

Üstelik, Ankara’da sarı diye direttirilirken..

Eskişehir’de, esamesi bile okunmadı..

Formu doldurup aldık yeleği..

Diyeceğim, bu iş kulüplere göre de ayrı ayrı olmamalı.

Uzun oldu yine biliyorum ama dizildi işte..

Bu kez de , ‘durduramazsın’, ‘susturamazsın’

Olmayacak olanı olduramazsın’ şarkısı çalışıyor, kulaklarımda..

İyi mi..

23 Mayıs 2018 : 11.00

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Go To Top