Aras

LOGO-AHOSGOR-250Eskişehir kazasının ardından geçmiş olsun diye aradığımda, sesi çok farklı gelmişti. Dertliydi, içi doluydu. O gün niyet koydum, röportaj önerecektim. Bizde işler hep zamana karşı yarış olduğundan, başka gündemler öne çıktı ve nihayetinde bu talep  geçtiğimiz haftaya kadar rötarlandı. Sonunda görüşme önerimi ilettim, kırmadı. Ama ilk randevu günümüzde ben yetiştiremedim, sağ olsun mazur gördü.

İkinci randevuya erişimim ise ayrı bir manzume olur, ama evet, ucu ucuna da olsa yetiştim. Hem de şehrin çok ters bir noktasından, diğer bir noktasına, İstanbul trafiği illetinde ters yön can simidine sarılarak. Velhasıl buluştuk, oturduk bir masa etrafına. Beşiktaş’ın Avrupa maçının gecesiydi ve O’nun da maçı izleme niyeti vardı. Önce konuşalım dedik, ardından maçı unuttuk. Bir saate yakın teyp kaydı yapmışız, teybi kapadığımda biraz da kayıt dışı konuştuk, masadan kalktığımda maç da bitmişti!

Aras, tanıdığım kadarıyla bu sporun (Şevki abinin tabiri ile) nevi şahsına münhasır mensuplarından biri. Zaten webde çıkan yazıları içerik ve kalite itibariyle uzun zamandır takibimde olduğu gibi, kendisini bu yazıları ile dergide görme talebimi de kendi gerekçeleri ile kırmadan kırılmadan refüze etmişti. Ayrıntılara önem veren ve gördüğünü, anladığını, düşündüğünü akıcı bir lisanda yazılarına dökme başarısı sergileyen biri olarak, belleğimde yer edindiği için, açıkçası bu röportajın da çok dolu geçmesini bekliyordum, nitekim öyle de oldu.

Konuya bir girdik, çıkmak bilmedik. Bunca röportaj yapan biri olarak, mümkün olduğunca çok soru sorup araya girmeye ve akışını yönlendirmeye bu kez hiç gerek duymadım. Çünkü Aras, o kadar etkileyici ve dikkat çekici ama net konuştu ki, açıkçası ben de bundan etkilendim ve konuşmayı kendi doğal akışına bıraktım. Kafamda var olan onca sorunun cevaplarını net bir şekilde, lafı eveleyip gevelemeden, üstelik istediğim dozajda bilgi yüklü olarak kendisinden aldığım için de, yaptığımız bu röportajın çok doyurucu geçtiğini söyleyebilirim.

Aras, neden önemliydi? Çünkü, sporumuzun üzerine kabus gibi çöken kazayı birebir yaşamış biriydi. Daha önceki görüşmemizde dile getirmişti, o an gözü not’ta değil yoldaydı ve kazayı çok net bir şekilde yaşamıştı. Elbette anlatımlarından etkilendim. Elbette yüklü olarak karşısına gittiğim şehir efsanelerim, O’nun anlatımlarıyla tuz buz oldu. Bilgiyi paylaşma noktasında Aras, çok düzgün biri ve dolandırmadan öz bir şekilde aktarmayı iyi biliyor.

Ayrıca Aras, bu sporun gerçekten önemli bir ismi. Sporu çok seven, işini çok ciddi ve iyi yapan, iddialı da bir sporcu. Ama bir o kadar talihsiz, öfkeli ve hatta isyankar. Onca yaşadığı badireye karşın, evet, hala ve hala bu spora delicesine aşık. Her şeye rağmen spordan vazgeçmeyeceğini net olarak ifade ederken, gemileri çoktan yaktığını anlamak ta çok mümkün. Röportajdan yana etkilendim kabul, ama asıl beni etkileyen ve hatta zaman zaman içimi acıtan, sonrasında yaptığımız off sohbetin ayrıntıları oldu. Gerçekten bir kamera olsa karşımızda, her halde ağzım açık dinleyişimi kaydederdi.

Röportaj ve sohbet yumağının en vurucu darbesi ise incar kaydını seyrettirmesi oldu. Teklifi yaptığı an, düşünmedim değil, ‘seyretsem mi acaba?’ diye.. Ki, bu noktada çekincemi anladığı için, seyretmek isteyip istemediğim sorusunu yineledi. Sonunda, gazeteci damarım kabardı ve kaydı seyrettim. İlk anında irkildim, içim acıdı. Sonrasında birçok kez yeniledik kaydı, ayrıntı kaçırmamak adına. Gerçekten bu sporda geçen 32 yıllık süreçte takibimde olan çok ender konulardan biriydi, Eskişehir kazası. Çok etkilendim ve sonrasında teşekkür edip yanından ayrıldım.

Genelde Türk filmlerinde olan bir sahnedir. Dumura uğrandığı anlarda hemen sahilde, genelde Boğaz sahilinde görüntüler yerleştirilir filmlerde. Kendimi cafe dışına attığım anda Boğaz’ın serintisi karşıladı beni. Yakamozun ışıltıları dahi, karma karışık olan zihnimi dinlendiremedi. Belki bir yarım saat geçti, vasıta beklerken, aklım videoda takılı kaldı. Aras’ın yaşadıkları ve anlattıkları ise cabası. Sorgularım arttı, spor yapılırken ödenen bedeller bir bir geçti aklımdan. Elbette, 30 yılda yaşadığımız nice badireler gibi, Eskişehir kazası da zamanla canlılığını yitirecek ve tarihin tozlu sayfalarında yerini alacak. Bizler, hepimiz, bu kazayı da unutup, önümüzdeki startlara döneceğiz yüzümüzü.

Umarım bu kazada herkes üstüne düşen payı almıştır. Yine umarım, ilk adımlarda aksak kalanlar, konunun devamında gereken adımları atmakta daha atik davranırlar. Sporun, kamuoyu ve medya nezdinde çok farklı boyutlarda algılanmasına neden olan bu üzücü, bir o kadar da trajik konunun bir an önce ve olabildiğince az hasarla tarihe havalesini tez vakit tamamlanması gerçek olur. Merhum seyircimize Allah’tan gani gani rahmet, Aras’a, pilotuna ve takımına bir kez daha geçmiş olsun dilemek te boynumuzun borcu olsun. Aras’a da bu röportaj için bir kez daha teşekkür ediyorum. Elbette, röportajın tam metni, derginin yeni sayısında yer alacağı bilgisi ile bu yazıyı da noktalamak isterim. Kalın sağlıcakla.

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Go To Top